Telefon
WhatsApp
  • 15 Şubat 2021, 10:21
Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

SEÇİMLERİN YÖNETİMİ VE DENETİMİ

Prof. Dr. Faruk BİLİR

Faik BİRİŞİK

Özet

Ülke uygulamaları dikkate alındığında seçimlerin yönetimi ve denetimi konusunda üç ayrı yöntemin benimsendiği görülmektedir. Bu yöntemler; klasik model, karma model ve bağımsız seçim kurulu modelidir. Demokratik olarak nitelendirilebilecek olan ülkeler, bu üç modelden birini tercih etmektedir. Bu açıdan tek bir uygulama olduğunu iddia etmek mümkün değildir.   Bu çalışmada serbest ve adil bir seçim gerçekleştirmek için gerekli olan seçim yönetim ve denetim usulleri karşılaştırmalı hukuk da dikkate alınarak incelenmiştir. Ayrıca Türkiye’nin seçim yönetim ve denetim usulünün bu modellerden hangisinin içinde yer aldığı sorusuna verilecek cevabın yanında bir kısım önerilere de yer verilecektir. 

   1. SEÇİMLERİN YÖNETİMİ VE DENETİMİNE İLİŞKİN MODELLER

Seçimlerin yönetim ve denetimi kavramı, seçim mevzuatının uygulanması ve bu mevzuatın uygulanmasından ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünü ifade etmektedir. Seçimlerin yönetimi süreci seçimlerin idari fonksiyonuna tekabül ederken, denetimi süreci ise yargı fonksiyonuna tekabül etmektedir. Bu fonksiyonların kullanılmasındaki farklılıklara göre sistemler farklı isimlerle anılmaktadır. Benimsenen sistemin uygulamasına bağlı olarak yönetim ve denetim faaliyeti aynı organda toplanabileceği gibi farklı organlar aracılığıyla da yürütülebilmektedir (Gönenç,  12). Bu anlamda seçimlerin yönetimi ve denetimine ilişkin olarak kullanılan modelleri üç başlık altında toplanabilir: Klasik Model, Karma Model (Fransız Modeli) ve Bağımsız Seçim Kurulu Modeli (Latin Amerika Modeli).

Klasik modelde, bir idari hizmet olarak yerine getirilen seçim organizasyonu, hükümete bağlı bir bakanlık tarafından yapılır ve seçim sonuçları yasama organı tarafından tasdik ve ilan edilir(Gönenç, 2008: 31). Klasik modelde seçimlerin yönetimi, yürütme organı içerisinde yer alan İçişleri veya Adalet Bakanlığı gibi bir bakanlık ya da yerel otorite tarafından yerine getirilir. Bu model seçimlerin yönetimi ve denetimini siyasi organlarda birleştirmektedir.  Bu modelde seçimlere ilişkin son sözü söyleme yetkisi yasama organınındır. Bu modelin yansımaları, farklı ülkelerde saf haliyle olmamakla beraber halen uygulanmaktadır. Bu modelin uygulandığı ülkelere ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Tunus, Belçika, Yeni Zelanda, Singapur, İsviçre, Danimarka ve Norveç örnek olarak gösterilebilir(Gönenç, 2008: 31-32).

Seçimlerin yönetimi ve denetimine ilişkin olarak kabul edilen karma modelde (Fransız modeli), klasik modelin yürütmeye bakan yönüyle görevlerini sürdürdüğü, fakat seçim uyuşmazlıklarına bakan yönüyle bu modelden ayrışıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, karma modelde iki başlı bir seçim organizasyonu söz konusudur. Seçimlerin yönetimine ilişkin ağırlıklı görevler bağımlı seçim kurulları aracılığıyla yerine getirilirken, yargı fonksiyonuna tekabül eden diğer bir takım görevler ise bağımsız seçim organları eliyle yürütülmektedir(Güneyi, 2013: 61). Bu modelde yürütme organı, seçimlerin yürütme görevini yerine getirirken, seçimlerin denetimi işlevini ise yargı organları yapmaktadır. Başka bir ifadeyle, bu modelde yasama organının seçim sonuçlarına ilişkin sorunları çözme yetkisi tamamen bağımsız seçim organlarına diğer bir ifadeyle yargı mercilerine devredilmektedir(Gönenç, 2008: 34). Bu modelin uygulandığı ülkeler, Fransa, Japonya ve İspanya’dır.

Bağımsız Seçim Kurulu (Latin Amerika Modeli) modelinde, ne yürütme organı ne de yargı mekanizması içerisinde yer alan genel mahkemeler sisteme dahil edilmektedir. Seçimlerin yönetimi ve denetimi faaliyetleri yürütme organından tamamen bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulmuş seçim organları tarafından yürütülmektedir(Gönenç, 2008: 38). Bu model, birçok Latin Amerika ülkesinde genel kabul görmekle birlikte, ülkelerin kendi karakterlerine göre bir takım uygulama farklılıkları da görülmektedir. Seçimlerin yönetimi ve denetimi ile görevli seçim organları, bu yöntemde “Yüksek Mahkeme” statüsüne sahip olarak faaliyetlerini yürütmektedirler. Latin Amerika ülkelerinin yanı sıra birçok yeni gelişmekte olan demokrasilerde de bu modelin benimsendiğini görmekteyiz. Avustralya, Bosna Hersek, Burkina Faso, Ermenistan, Kanada, Estonya, Gürcistan, Hindistan, Bhutan, Endonezya, Liberya, Maritus, Nijerya, Polonya, Güney Afrika ve Tayland bu ülkelerden bazılarını oluşturmaktadır (Gönenç, 2008: 38- 39; Güneyi, 2013: 61).

  1. TÜRKİYE’DE UYGULANAN SEÇİM YÖNETİMİ VE DENETİMİ MODELİ

Ülkemizde 1950 yılına kadar klasik modelin uygulandığını söyleyebiliriz. Bu uygulamada seçim organlarının siyasi idareden oluşan yapısı söz konusudur. 16 Şubat 1950 tarih ve 5545 sayılı “Milletvekili Seçimi Kanunu” ile seçim kurullarının siyasi idareden oluşan yapısı, Yüksek Seçim Kurulu, İl Seçim Kurulları, İlçe Seçim Kurulları ve Sandık Kurulları ile yeni bir yönetim modeline dönüşmüştür. Bu değişiklikle birlikte, klasik model anlayışından, idarenin yanı sıra yargı organlarının da görevli olduğu karma modele geçilmiştir (Gönenç, 2008: 42).

       Ülkemizde 1954 yılına kadar seçim tutanaklarına ilişkin itirazları kesin karara bağlama ve seçim tutanaklarını kabul etme yetkisi TBMM’ye verilmişti. 17 Şubat 1954 tarihinde yürürlüğe giren 6272 sayılı kanunla seçim tutanaklarını inceleyip bu tutanaklar hakkında kesin karar verme yetkisi TBMM’den alınarak Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir. 1961 ve 1982 Anayasaları bu düzenlemeyi benimsemiştir. Buna göre,  seçimlerin yönetim ve denetimi görevi Yüksek Seçim Kurulu’nundur. Başka bir ifadeyle seçimlerle ilgili uyuşmazlıkların nihai çözüm mercii Yüksek Seçim Kuruludur.

       1954 yılında gerçekleştirilen değişiklikle milletvekili mazbatalarına ilişkin uyuşmazlıkların çözüm yeri olarak Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlenmesiyle, seçim yönetim ve denetim modeli olarak Latin Amerika Modeline geçilmiştir. Benimsenen model Latin Amerika Modelinin farklı uygulamalarından olan, yargısal nitelikli bağımsız seçim kurulu uygulamasına benzemektedir. Bu uygulama 298 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” tarafından da benimsenmiş ve günümüzde de halen varlığını sürdürmektedir(Gönenç, 2008: 43).

   3. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA YÜKSEK SEÇİM KURULU BENZERİ YAPILANMALAR

Seçimlerin yönetim ve denetimiyle sorumlu organların oluşumu ve yapısı ülkelere göre farklılık arz etmektedir.  Norveç Anayasa’sı, seçimlerin yönetiminden sorumlu organın genel olarak “Seçim Komitesi” olduğunu belirtmiştir. Seçimlerin yönetiminden sorumlu idari organ tamamıyla merkezi niteliğe sahip değildir. Merkezi düzeyde sınırlı resmi yetkilere sahip Ulusal Seçim Kurulu vardır. Seçimler, “Yerel Yönetimler ve Modernizasyon Bakanlığı” gözetiminde, yerel Meclislerce oluşturulan seçim kurulları tarafından yürütülür. Ulusal Seçim Kurulu daimi nitelikte bir seçim organı değildir. Yani her seçimden sonra Kurul ortadan kalkmakta ve bir sonraki seçim için yeniden oluşturulmaktadır(Vollan, 2006: 31). Parlamento seçimlerinin yapılacağı yıllarda ve seçim öncesinde Kral tarafından atanan Kurul, en az beş asıl ve beş yedek üyeden oluşmaktadır(Vollan, 2006: 31; Gönenç, 2008: 33 ).

Arnavutluk Anayasası’na göre seçimlerin yönetimi, yedi üyeden oluşan ve yedi yıl görev yapan Merkez Seçim Komisyonu’nun sorumluluğundadır. Arnavutluk, seçimlerinin denetimi konusunda ikili bir yapı benimsemiştir. İlk olarak, seçimlerin ve referandumların yapılması, seçenlerin ve seçilenlerin yeterliliklerinin denetlenmesi konularında Merkez Seçim Komisyonu yetkilendirilmiştir. Merkez Seçim Komisyonu’nun bu denetim yetkisi sonucunda verdiği kararlar kesindir. İkinci olarak anayasa referandumu ile seçilen milletvekillerinin seçilme usulleriyle birlikte seçilme yeterliliklerine ilişkin denetim Anayasa Mahkemesi’nin yetkisindedir( Yılmaz, 2010: 20).  

Avusturya’da seçimlerin yönetimi hükümet ile hükümetten bağımsız bir kurul olan Federal Seçim Kurulu’nun, seçimlerin denetimi ise Anayasa Mahkemesi’nin sorumluluğundadır (Pastor, 2006: 273- 274). Federal İçişleri Bakanı’nın başkanlığında kurulan Federal Seçim Kurulu, 17 üyeden oluşmaktadır. Hakim üyeler dışında kalan 15 üye Ulusal Meclis’te temsil edilen siyasi partiler tarafından aday gösterilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, federal ve yerel seçimler eyaletlerin sorumluluğunda gerçekleştirilmektedir. Seçimlerin yönetimi ve denetiminde görev alan seçim görevlilerinin çoğu yerel düzeyde seçilmiş olan belediye başkanları tarafından, geri kalanlar ise siyasi parti yetkilileri tarafından atanır (Pastor, 2006: 273- 274). Genellikle il veya belediye görevlisi ya da sayman olan bu görevliler seçmenlerin kaydını yapmak, oy pusulalarını hazırlamak, oylama araçlarının bakımı ve saklanması, seçim günü istihdam edilecek geçici personelin eğitimi de dâhil olmak üzere seçimlerin yönetimi ile ilgili her türlü işlemi yerine getirmekle vazifelidir. Kongre üyelerinin seçimine ilişkin yapılan itirazlar yine Kongre’de çözüme kavuşturulur. Her meclis kendi üyelerinin yasal niteliklere sahip olup olmadığını ve dürüst bir biçimde seçilip seçilmediğini kararlaştırmakla yetkilidir. (ABD Anayasası madde 1, bölüm 5) Başkanlık seçimlerinde ise Yüksek Mahkeme önemli rol oynayabilmektedir. Örneğin oldukça çekişmeli geçen ve küçük bir farkla Bush’un kazandığı 2000 yılı ABD başkanlık seçimlerinin sonucu hakkındaki nihai kararı Yüksek Mahkeme vermiştir.

Kongre, federal seçimleri düzenleme yetkisine sahip olmasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri genelinde seçimlerin yönetiminden her yönüyle sorumlu olan merkezi bir seçim organı bulunmamaktadır. Bunun yerine, sınırlı ve belirli yetkilerle donatılmış iki seçim organı öngörülmüştür. Bunlardan ilki, dört üyeden oluşan ve danışma organı mahiyetindeki Seçim Yardım Komisyonu’dur. Seçim Yardım Komisyonu üyelerinden ikisi tekrar atanabilme imkanına sahip olarak iki yıllığına atanırken, diğer ikisi ise dört yıllık dönem için seçilirler. Üyeler kendi aralarından bir başkan ve başkan yardımcısı seçerler(Ufuk, 79). Federal Seçim Komisyonu ise aynı partiyi temsilen üçten fazla üye atanamayacak şekilde 6 yıllık dönem için toplam 6 üyeden oluşmaktadır. Komisyon, üyeleri arasından her yıl iki üyesini başkan ve başkan yardımcısı olarak seçmektedir.

Almanya, seçimlerin yönetimi ve denetimine ilişkin olarak benimsediği model, benzerlerine göre istisnai bir nitelik taşımaktadır. Almanya’da seçimlerin yönetimi ve denetim yetkisi Parlamento ile Anayasa Mahkemesi arasında paylaştırılmıştır. Sistem, özgünlüğünü klasik model uygulamasında, yasama organının denetim yetkisi kapsamında verdiği kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne gidebilmesinden almaktadır(Gönenç, 2008: 36). Parlamentoda başlayan ve Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla nihayet bulacak sürecin ayrı bir kanunla düzenleniyor olması, Almanya’yı seçimlerin denetimi konusunda ayrı bir Seçim Denetim Kanunu bulunan tek ülke statüsüne sokmaktadır.  Seçimlere ilişkin itirazlar öncelikle Alman Parlamentosu olan Bundestag’a yapılır. Bundestag, seçimlerin denetimini kendi içinde kurduğu Seçim Denetim Kurulu aracılığıyla gerçekleştirir. Seçim Denetim Kurulu’nun inceleme sonucunda verdiği kararlara karşı Anayasa Mahkemesine itiraz edilebilir(Güngören, 2007: 612).

Fransa’da 1958 Anayasası’na kadar milletvekillerinin seçimlerinin geçerli olup olmadığının denetimi meclis tarafından yerine getiriliyordu. Mecliste çoğunlukta olan partiler, kendi üyelerinden çok muhalefetteki üyelerin seçiminde kusur buluyor ve hakkaniyete uygun davranılmıyordu. V. Cumhuriyet döneminde yönetim ve denetim işlevi ayrılmış ve farklı organlara verilmiştir. Fransa’da genel ve yerel seçimlerin denetimi yetkisi, Anayasa Konseyi’nin yanı sıra yerel düzeydeki seçimlere ilişkin olarak Danıştay ve yerelde teşkilatlanmış idare mahkemelerinin görev alanına bırakılmıştır(Ülgen, 2007: 769- 770). Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yönetimi ve denetimi, millet meclisi ve senato seçimlerinin usulüne uygunluğu hakkında karar verme yetkisi Anayasa Konseyi’ne aittir. Anayasa Konseyi’nin parlamento seçimleri bakımından denetimle sınırlandırılan yetkisi cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından hem yönetim hem denetim olarak belirlenmiştir. Avrupa Parlamentosu ile yerel seçimlerde denetim yetkisi Danıştay’ a bırakılmıştır.

       İspanya’da seçimlerin yönetimi Merkez Seçim Kurulu’nun hiyerarşisinde, İl Seçim Kurulları,  İlçe Seçim Kurulları, Özerk Bölge Seçim Kurulları ve Seçim Masaları Seçim Kurulları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir (Ergün, 2007: 581). Seçimlerin denetimi yetkisini yargı organlarına bırakan sistemlerde genel uygulama, bu yetkiyi ya Anayasa Mahkemelerine ya da Danıştay’a bırakmaları yönündedir. İspanya’da seçimlerin denetimi yetkisi genel yargı mercilerinin görev alanına bırakılmıştır. Anayasa Mahkemesi, ancak bireysel başvuru mekanizması aracılığıyla denetime dolaylı olarak dahil olmaktadır. Parlamento ve Avrupa Parlamentosu seçim uyuşmazlıklarına itirazlar Yargıtay Çekişmeli İdari Uyuşmazlık Dairesi’ne yapılırken, yerel ve özerk bölge seçimleri için ise ilgili özerk bölgenin Özerk Adalet Yüksek Mahkemesi’nin İdari Uyuşmazlık Dairesi’ne yapılmaktadır.

   4. TÜRKİYE’DE SEÇİMLERİN YÖNETİMİ VE DENETİMİNE İLİŞKİN ÖNERİLER

Seçimlerin yönetim ve denetimi, seçimlerin serbest, adil ve dürüst bir şekilde yapılmasının sağlanarak, milli iradenin sağlıklı bir şekilde sandığa yansıtılmasını amaçlamaktadır. Bunun için de seçimlerin yönetim ve denetiminin tarafsız ve bağımsız organlar tarafından yapılması gerekir. Seçim uyuşmazlıklarının maddi mahiyeti itibarıyla bir hukuka aykırılık sorunu olduğunu kabul ettiğimizde, bu sorunun çözümünün yargı organlarına bırakılması daha uygun olacaktır. Seçim uyuşmazlıklarının yargısal çözümü siteminin tarafsızlık bakımından, bu uyuşmazlıkların siyasi organlar tarafından çözümü sistemine göre daha üstündür (Gözler, 2011: 716- 717).

Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin yönetimi ve denetimi olmak üzere ikili bir fonksiyona sahiptir. Yüksek Seçim Kurulu’nun kendine özgü yapısı bu kurulun anayasal konumu konusunda bazı tartışmalara yol açmaktadır. Bu tartışmalar özellikle Yüksek Seçim Kurulu’nun bir yargı organı olup olmadığı noktasında yoğunlaşmaktadır.

YSK’nın mahkeme niteliği taşıyıp taşımadığı, somut norm denetimini başlatmaya yetkili olup olmaması bağlamında tartışma konusu olmuştur. Gerek YSK gerekse Anayasa Mahkemesi bu konuda birbiriyle çelişen kararlar vermişlerdir. YSK 1963 yılında verdiği bir kararında, kurulun vazifelerinin idari ve yargısal vazifeler olarak ikiye ayrıldığını, idari vazifeler sebebiyle somut norm denetimini başlatamamasına rağmen yargısal vazifeler söz konusu olduğunda YSK’nın da tıpkı diğer mahkemeler gibi somut norm denetimini başlatmaya yetkili olduğunu belirtmiştir (YSK, 1963/618,  YSKK-Kasım 1962-Şubat 1964.).

Anayasa Mahkemesi 1969 yılında Sayıştay ile ilgili verdiği bir kararında (E.1967/13, K.1969/5, KT.16.1.1969,  RG, S.13471, T.14.4.1970) YSK ile ilgili de şu değerlendirmelerde bulunmuştur: “Öte yandan Anayasa'nın açık ifadesi karşısında, hükmün bulunduğu bölüme dayanan yorum da, esasında kandırıcı değildir. Gerçekten Anayasa'mızın düzenlenmesinde, benzer kurum ve müesseselerin aynı bölümlerde toplanması için çaba harcandığı, ancak çeşitli sebeplerle bunun eksiksiz olarak yerine getirilemediği görülmektedir. Bu bakımdan bir kurum ve kuruluşun Anayasa'daki yerinin, onun bünyesini gösteren kesin bir ölçü olarak alınması doğru değildir. Anayasa'da bunun en açık örneği Yüksek Seçim Kurulu ile Yüksek Hâkimler Kuruludur. Yüksek Seçim Kuruluna, yüksek bir yargı organı olduğu ve kararları da kesin nitelikte bulunduğu ve Danıştay'ca da böyle kabul edildiği halde, Anayasa'nın yargı bölümünde değil, görevinin konusu bakımından olan ilgisine göre yasama bölümünde (Madde 75), tamamıyla idari görev yapan Yüksek Hâkimler Kuruluna da, görevinin çeşidine göre Anayasa'nın yürütme bölümünde değil, hâkimlerle ve yargı organlarıyla yakın ilişkisi nazara alınarak yargı bölümünde (madde 143, 144) yer verilmiştir.”

YSK verdiği bir diğer kararında (YSK, 1995/ 364, YSKK-1995-1996-1997) kurulun, mahkeme niteliği taşımadığından dolayı somut norm denetimini başlatamayacağına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi de 1992 yılında verdiği bir karar (1992/12, K.1992/7, KT.18.2.1992, R.G. S. 21227, T.13.05.1992) ile önceki içtihadından dönmüş, ilçe seçim kurulunun yaptığı somut norm denetimi talebini, YSK başta olmak üzere seçim kurullarının, Anayasanın yargı bölümünde yer almadığı, mahkemelerde bulunması gerekli olan anayasal niteliklerin tümüne sahip olmadığı, uyuşmazlığı kesin sonuca bağlama vazifesinin istisnai nitelikte olması sebebiyle reddetmiştir.

Yüksek Seçim Kurulu, 1982 Anayasası’nda yasama bölümünde seçimlerin genel yönetim ve denetimi başlığı altında, TBMM seçim esasları ile bağlantılı olarak düzenlenmiştir. Yüksek Seçim Kurulu’nun Anayasadaki bu konumu dikkate alındığında bir yargı organı olma niteliğinde olmadığı söylenebilir. Ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlama işlevi göz önünde tutulduğunda fonksiyonel bakımdan bu kurulun yargı organı niteliğinde olduğunu söylemek mümkündür (Gönenç, 2012: 284). Ayrıca Yüksek Seçim Kurulu’nun hakimlerden kurulmuş olması, seçimle ilgili uyuşmazlıkları kesin karara bağlama görevi, bu kurulun yargı organı niteliğinde olduğuna işaret eden hükümlerdir.  

Yüksek Seçim Kurulu’nun bir yargı organı olarak kabul edilmemesi, seçim kanunlarının somut norm denetimi yoluyla denetlenmesi yolunu kapatmaktadır (Gözler, 2011: 180). Seçim kanunlarını uygulamakla görevli olan Yüksek Seçim Kurulu, somut norm denetimine başvurabilmek için gerekli olan mahkeme sıfatını taşımaması halinde, kanun hükmünün uygulanması sırasında Anayasaya aykırılık görse dahi resen anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuramaması anlamına gelecektir. Bu durumda seçim kanunlarının anayasaya uygunluğu ancak iptal davası yoluyla denetlenebilecektir. Ancak iptal davası açılabilmesi için öngörülen sürelerin yürürlükteki seçim kanunları bakımından geçtiği düşünüldüğünde seçim kanunlarının anayasaya uygunluk denetimi ortadan kalkmaktadır (Gönenç, 2012: 284). Yüksek Seçim Kurulu kararlarını bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürmek de mümkün değildir. Çünkü Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlere karşı bireysel başvuru yapılamamaktadır. Ayrıca  Yüksek Seçim Kurulu kararları kesin olduğu için bu kararlara karşı yargı yoluna başvurmak ve alınacak yargı kararına karşı da Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak mümkün değildir. 

Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasal konumu açısından ortaya çıkan bu tartışmalara bir çözüm önerisi olarak, Yüksek Seçim Kurulu’nun Anayasa’nın yargı bölümünde düzenlenmesi ve bir yüksek seçim mahkemesi olarak kabul edilmesi gerekir.  Yüksek Seçim Kurulu’nun iki daire ve bir genel kuruldan oluşan bir yapıya kavuşturulması, bu dairelerden birinin seçimlerin yönetimi diğer dairenin ise seçimlerin denetimi görevini yerine getirebilmesi uygun olacaktır. Bu durum bir seçim uyuşmazlığı çıktığı zaman hükmü verecek kişiler ile uyuşmazlığın doğmasına sebep olan işleri yöneten kişilerin aynı olmasının da önüne geçecektir. Aksi takdirde işlemi yapan kişilerin kendi kendilerini denetlemeleri gibi bir sonuç ortaya çıkar ki bu durum bağımsızlık ilkesiyle bağdaşmaz (Gözler, 2011: 719).

1982 Anayasasının 79. maddesinde Yüksek Seçim Kurulu şu şekilde düzenlenmiştir; “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzluklar, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur…Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. Bu üyeler, salt çoğunluk ve gizli oyla aralarından bir başkan ve bir başkanvekili seçerler…”

Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut anayasadaki oluşumuna bakıldığında kurul yedi asıl dört yedek üyeden oluşmakta bu üyelerin altısı Yargıtay beşi Danıştay genel kurullarınca kendi üyeleri arasından seçilmektedir. Kurulun üye seçimini Yargıtay ve Danıştay ile sınırlandırması temsil esasının kapsamını daraltmaktadır. Bu nedenle Yüksek Seçim Kurulu düzenlenirken üye seçiminin daha geniş bir temsil tabanına yayılmasının sağlanması daha demokratik bir kurul yapılanmasını sağlayacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu’nda yargı mensuplarının yanında akademisyenler ile Parlamento’da grubu bulunan siyasi partiler ya da ilçe seçim kurullarının oluşumunda benimsendiği üzere son genel seçimde en yüksek oyu almış dört siyasi partinin temsilcilerine de üye olarak yer verilmelidir. Yüksek Seçim Kurulu, daimi olarak çalışan bir statüye kavuşturulmalıdır. Yüksek Seçim Kurulu üçü Yargıtay, ikisi Danıştay, dördü sosyal bilimler alanında çalışan öğretim üyesi olmak üzere dokuz üye ile ve TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin temsilcilerinden oluşturulmalıdır.

 

Kaynaklar

ERGÜN, Reyda, “İspanya’da Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Galatasaray Üniversitesi Yayınları Armağan Serisi, No: 5, İstanbul, Nisan 2007, s. 581

GÖNENÇ, Levent “Dünyada ve Türkiye’de Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi”, Demokrasi ve Seçimler Güncel Hukuk Dergisi, Sayısı: 42

GÖNENÇ, Levent, “Yüksek Seçim Kurulu’nun Mahkeme Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme”, http://www.yasayananayasa.ankara.edu.tr/belgeler/makaleler/ysk_mahkeme_niteligi.pdf., s.284, e. t. 14.05.2012).

GÖNENÇ, Levent, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Ankara 2008

GÖZLER, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, Cilt I, Bursa 2011

GÖZLER, Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa, 2011

GÜNGÖREN, Birden, “Almanya’da Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Galatasaray Üniversitesi Yayınları Armağan Serisi,  No:5, Beta Yayınevi, İstanbul, Nisan 2007

GÜVEYİ, Ümit, Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi, İstanbul 2013

PASTOR, Robert A.,, “The US Administration of Elections: Decentralized to the Point of Being Dysfunctional” Electoral management Design: The International IDEA Handbook, Stokholm 2006

UFUK, Ayhan, “Amerika Birleşik Devletlerinde Yerel Yönetimler”, Sayıştay Dergisi

ÜLGEN, Özen, “Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi: Fransa Örneği”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Galatasaray Üniversitesi Yayınları Armağan Serisi,  No:5, Beta Yayınevi, İstanbul, Nisan 2007

VOLLAN, Kare, “Norway: Governmantel, Decentralized and Trusted” Electoral management Design, The International IDEA Handbook, Stokholm 2006

YILMAZ, Didem, “İçtihadi Hukuk Çerçevesinde Türk Hukukunda Seçimlerin Yönetimi ve Denetiminden Sorumlu Daimi Kurullar”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010

 

BU MAKALE 13. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KONGRESİNDE SUNULMUŞ VE KONGRE BİLDİRGE KİTABINDA YAYINLANMIŞTIR.

Paylaş