TRAFİK KAZALARINA BAĞLI OLARAK ÖLÜM VEYA BEDENSEL BÜTÜNLÜĞÜN YİTİRİLMESİNDEN DOĞAN TAZMİNAT DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİ
1. Görevli Mahkemenin Belirlenmesi
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 1 uyarınca, görev kuralları, kamu düzenine ilişkindir. Medeni usul hukukunda kamu düzenine ilişkin bir kurala somut olayda aykırılığın bulunup bulunmadığını mahkeme kendiliğinden araştırır. Bu nedenle hukuk hâkimi, davanın her aşamasında görevli olup olmadığını kendiliğinden, yani taraflarca itiraz edilmezse de araştırmalıdır. Görev hususu HMK' nin 114. maddesine göre dava şartıdır .
Trafik kazalardan doğan tazminat davalarında görevli mahkeme, kural olarak adli yargı yerleridir. HMK m. 2/1’ e göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleridir. Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararları, şahıs varlığı kapsamında olduğundan, bu zararların tazmini davalarında aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. HMK m. 2/1’ de genel görevli mahkeme olarak asliye hukuk mahkemeleri düzenlendiğinden trafik kazalarından doğan tazminat davalarında uyuşmazlık türüne göre özel bir düzenlemenin bulunup bulunmadığı görevli mahkemenin tayininde önem arz eder
1.1. Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu Durumlar
Zarara görenin zarar görmesine yol açan haksız fiil genellikle ticari iş niteliğinde olmayacağından taraflar tacir olsalar dahi zarar haksız fiilden kaynaklanmış olmakla; araç sürücüsü, işleteni veya bağlı olduğu teşebbüsün sahibine karşı davanın asliye hukuk mahkemesinde açılması gerekir . Salt haksız fiile dayalı tazminat davaları, Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında çözümlenecek olan uyuşmazlıklar olduklarından asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılmaları gerekmektedir .
2198 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) m.106 gereğince; devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların işletilmesi nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacak davalar da dâhil olmak üzere, bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davalar adli yargı kolunun görev alanına girmektedir. KTK m. 85-90. maddelerinde, motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel kişilerle, kamu tüzel kişilerinin ayrım yapılmadan aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmaları ön görülmüştür. Bu düzenleme itibariyle yasa, kamu idare ve kurumlarına ait ve bu arada kamu hizmetine tahsis edilen motorlu araçların verdikleri zararlardan dolayı, trafik olaylarından doğan zararların özelliği göz önünde tutularak, kamu idare ve kurumlarının özel kişilerle eşit şartlarda aynı esaslara göre sorumlu tutulması gerektiğini ifade etmiştir. Aynı şekilde KTK’ nin 110. maddesinde ise işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür denilmektedir. Yasanın anılan bu hükümleri karşısında, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil, işleten sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabilecektir .
Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların giderimi ise idari yargının görev alanına girmektedir. Kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş kanunları gerekse 2918 sayılı KTK’ ye göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaktadır. KTK’ de görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin herhangi bir düzenlemede KTK’ de yer almamaktadır. Bu nedenle trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir .
1.2. Asliye Ticaret Mahkemesinin Görevli Olduğu Durumlar
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK m. 5/1 hükmü gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı TTK’ nin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren Yasanın m. 5/3 hükmü gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Sigorta ettiren ile zarar gören üçüncü kişiler tarafından, zorunlu mali sorumluluk sigortacısına karşı açılacak davalar adli yargı yerinde görülür. Her ne kadar ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davaları, haksız fiilden kaynaklanıyor ise de zorunlu mali sorumluluk sigortasının 6102 sayılı TTK düzenlenmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkların ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir .
Zorunlu mali sorumluluk sigortasından kaynaklanan davalarda, uyuşmazlık sigorta hukukundan kaynaklandığından, TTK m. 4 uyarınca mutlak ticari davalardan olduğu kabul edilmekte ve bu tür davaların, aynı Yasanın 5. maddesi uyarınca ticaret mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir . Bu nedenle zarar gören üçüncü kişiler tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortacısına, Güvence Hesabı veya Motorlu Taşıtlar Bürosuna karşı açılacak davaların özel yetkili mahkeme olarak ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme genel hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi ise de; dava, gerçek kişi araç sürücüsü ve işleten ile birlikte karşı tarafın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yaptırdığı sigorta şirketine karşı da dava açılacak ise davanın asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Mahkemece birlikte görülmesi gereken davaların sonradan tefrik edilmesi, göreve ilişkin kuralları değiştirmez. Bütün talepler yönünden ihtilafın özel mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekir .
1.3. İş Mahkemesinin Görevli Olduğu Durumlar
Sigortalı bir işçinin trafik iş kazası sonucunda yaralanması halinde açacağı beden bütünlüğünün ihlali zararının tazmini davasının, ölümü halinde desteğinden yoksun kalan kimselerin açacakları destekten yoksun kalma davasının iş mahkemesinde görülüp sonuçlandırması gerekmektedir. Çünkü 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun birinci maddesi gereğince, İş Kanunu'na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu'na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk ihtilaflarının çözüm ve görülme yeri iş mahkemeleridir.
İş Mahkemeleri'nin görev alanını hâkim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir. İş mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanun'un 134. maddesinde bu Kanunların uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği ve sonuçlandırılacağı düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir .
1.4. Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu Durumlar
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un (TKHK) 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle taşıma sözleşmesinden kaynaklanan trafik kazası sebebiyle tazminat taleplerine ilişkin davaların tüketici konumundaki yolcular tarafından tüketici mahkemesinde açılması gerekir . Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan trafik kazası sebebiyle zarara uğrayan yolcu, taşımacıdan hizmet almakta olup, belli bir yere ulaşmasını sağlamakla yükümlü olan taşımacı bu sözleşmenin ifası sırasında yolcuyu zarara uğratmaktadır. Yolcu ile taşımacı arasındaki bu ilişkinin TKHK’ nin uygulama kapsamında kalması, işlem, eylem ve sonuç Tüketici Kanununun uygulamasına yönelik olduğundan, bu tür uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir .
1.5. Aile Mahkemesinin Görevli Olduğu Durumlar
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 369/1. maddesinde; “Ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.” düzenlenmesine yer verilmiştir. Ev başkanının sorumluluğu yasal dayanağını Türk Medeni Kanunu'nun aile hukukunu düzenleyen ikinci kitabında yer alan 369. maddeden almakta ve aynı zamanda hukuksal nitelikçe de aile hukuku hükümleriyle sıkı sıkıya bağlantılı bulunmaktadır .
Reşit olmayan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin haksız eylemi nedeniyle açılan davanın aile mahkemelerinde görülebilmesi için davanın 4721 Sayılı TMK' nin 369. maddesine dayalı olarak açılması gerekmektedir. Çünkü TMK' nin 369. maddesinde düzenlenmiş olan aile başkanının yasal gözetim ve özen ödevinin yerine getirilmemesine dayanan tazminat istemine ilişkin davalarda görevli mahkeme aile mahkemeleridir . Bu nedenle dava dilekçelerinde davanın 4721 Sayılı TMK' nin 369. maddesine dayalı olarak açıldığı açıkça belirtilmelidir. Nitekim Yargıtay, trafik kazasına karışan davalı küçüğe velayetten anne babasına husumet yöneltildiği belirtilen somut bir uyuşmazlıkta, davada asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu belirtmiştir .
1.6. Rücu Davalarında Görevli Mahkemenin Tayini
Zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı zararı gidermekle sigortalısının haklarına halef olur ve sigortalının zarar sorumlularına karşı sahip olduğu tazminat alacağı ödenen sigorta tazminatı oranında sigortacıya geçer . Sigorta şirketi zarar görene ödediği meblağı rücuen talep ediyor ise davayı halef olarak açtığına göre halefi olduğu kişi davasını hangi görevli mahkemede açacak idi ise rücu davasını da o mahkemede açma durumundadır. Özetle bu tür davalarda, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile sorumlu kişiler arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti dikkate alınmalıdır .
Örneğin motorlu bir aracın kazasına bağlı olarak yaralanan yaya, sigortacıdan uğramış olduğu zararı tazmin etmemiş olsa idi, tazminat davasını haksız fiil sorumlusuna karşı asliye hukuk mahkemesinde açacağına göre, onun haklarına halef olan sigorta şirketi de bu davasını ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde açacaktır. Fakat bir sigorta şirketinin diğer bir sigorta şirketine karşı açacağı davalarda uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olduğundan bu gibi durumlarda ise davanın asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekir .
Zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesinden kaynaklanan, poliçenin tarafları arasındaki rücuen tazminat davalarında ise görevli mahkemenin tayini, sigorta ettiren ile sigortacı arasındaki ilişkinin tüketici işlemleri kapsamında kalıp kalmamasına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Şayet sigorta ettiren tüketici konumunda ise sigorta poliçesinin tarafları arasındaki rücu davaları, tüketici mahkemelerinde görülür . Çünkü taraflar arasında akdi bir ilişki olduğundan bu dür davalarda sorumluluğunun kaynağı taraflar arasında kurulan zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 6502 sayılı TKHK 'nin 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Trafik sigortası sözleşmesine aykırılıktan kaynaklı sigorta sözleşmesinin tarafları arasındaki ilişki ise 6502 sayılı Kanunun 3/1 maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır .
Daha önce de belirttiğimiz gibi Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca, TTK’de düzenlenen hususlarla ticari bir işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerden sayılmaktadır. Zorunlu sigortaların 6102 sayılı TTK'de düzenlenmesine ve aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğundan sigorta sözleşmesinin tarafının ticari bir işletme olduğu sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı rücu uyuşmazlıkları tüketici işlemleri kapsamında değerlendirilmemektedir. Bu nedenle sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta ettirenin tacir olduğu; trafik sigortası sözleşmesine aykırılıktan kaynaklı sigorta sözleşmesinin tarafları arasındaki rücu davalarının asliye ticaret mahkemesinde görülüp çözümlemesi gerekmektedir .
Kısaca özetlemek gerekirse, TKHK m. 3’de belirtilen nitelikleri sağlayan yani tüketici sayılan kişinin trafik sigorta sözleşmesinin tarafını oluşturması halinde işlem TKHK kapsamında kabul edilecektir. Bu durumda, sigortacının kendi âkidi olan tüketici niteliğindeki sigorta etti¬rene aralarındaki sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücu davasında görevli mahkemenin TKHK’ nin yürürlüğe girmesinden sonra gerçek¬leşen olaylarda artık tüketici mahkemeleridir. Bununla birlikte bir ayrım daha yapmak gerekmektedir. TKHK m. 3’de yer alan tüketici tanımına girmeyen bir kişi tüketici sayılamayacağından, sözleşmenin diğer tarafını oluşturan da tacir ise bu tür sözleşmeler TKHK kapsamı dışında sayılacaktır. Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin bir tarafını her zaman tacir olan sigortacı teş¬kil ettiğinden, karşı tarafını oluşturan kimse ticari işletmesine ait olan aracını sigorta ettirmiş ise sigorta ettiren ticari amaçla hareket etmiş olacağından bu kimse tüketici sayılamayacaktır. Bu nedenle bu tür sigorta söz¬leşmelerinden doğan rücu davaları ise ancak asliye ticaret mahkeme¬lerinde görülebilecektir. Ticari işletmenin sahibi veya çalışanı tarafından hem işyerinin ve hem de kendi ihtiyacı için karma amaçla araç satın alması halinde bu satış işlemi tüketici işlemi olarak sayılmamaktadır. Bu sebeple bir ticari işletmenin sahibinin kendisi ve ailesi için satın aldığı ancak hem kendisi veya ailesi tarafından özel işlerinde ve hem de işletme için kullanılan bir araç için yaptı¬rılan trafik sigortası sözleşmesi tüketici sözleşmesi olarak sayılmamalıdır .
2. Trafik Kazalarında Kaynaklı Tazminat Davalarında Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi
Trafik kazalarından kaynaklı tazminat davaları bakımından, 2918 sayılı KTK m. 110’ de yetkili mahkeme için özel bir hükme yer verilmiştir . Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğu düzenleyen KTK m. 110 uyarınca, dava, sigortacının merkez ya da şubesinin ya da sözleşmeyi yapan acentenin bulunduğu yerde açılabilir.
6100 sayılı HMK 'nin genel yetki kuralını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." HMK ’nin 7. maddesinin 1. fıkrasına göre dava, dava dilekçesi ile birden fazla davalıya yöneltilmiş ise davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. Yine Aynı Yasa'nın 16. maddesinde ise "Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir." hükmü yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi ile Sigorta Genel Şartlarının C.7.maddesinde, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir. Bunun yanında zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı araçların vermiş olduğu zararların tazminine yönelik olarak trafik sigortasını yapan sigorta şirketine yönelik açılan davalarda bir şubeden daha yetkili organı olan bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabileceği kabul edilmektedir .
HMK ’nin 16. maddesinde de "Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir." hükmü düzenlenmiştir. HMK' de kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetki, kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetkidir. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalılara geçer .
3. Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılması Gerekenler
Görevsizlik kararından sonra, davaya görevli mahkemede devam edilebilir. 6100 sayılı HMK 'nin 20/1 maddesi uyarınca, görevsizlik veya yetkisizlik kararının kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir . 6100 sayılı HMK 'nin 20/1 maddesi ile HMK 'nin 331/2. maddesi gereğince, görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkeme tarafından hükmedilecektir. Fakat davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm etmesi gerekir .
Y. 17. HD, 29.9.2014, E. 2014/16851, 2014/12855.
YHGK, 27.5.2015, E. 2013/11-2359, K. 2015/1443; Y. 17. HD, 30.9.2014, E. 2014/13553, K. 2014/12894.
Pekcanitez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 245.
Y. 17. HD, 16.05.2019, E. 2016/13186, K. 2019/6274.